Sahip Ata Vakıf Müzesi
Yapılacak RESTORASYON dolayısıyla ziyarete kapalıdır.

Konya

Vakıf Kültürü

Vakıflar, gerçek veya tüzel kişilerin hiçbir tesir altında kalmadan, kendi istekleriyle, kendilerine ait mallarını, her türlü ekonomik değerlerini veya haklarını mülkiyetlerinden çıkartıp, belirli bir amaca ebedi olarak tahsis etmesinden oluşan tüzel kişiliğe sahip mal topluluğudur. Bütün vakıf tanımlamalarındaki ortak özellik, bir malın kamu hizmetine tahsis edilmesidir.

Öncelikle vakıf deyince günümüzde artık çok geniş bir tanım ve pratikten bahsetmekteyiz. Tarihteki vakıf kültürü ile modern dönemdeki vakıflar arasında benzerliklerle beraber farklılıklar vardır. Tarihi anlamda bir kişinin malını, mülkünü dini, sosyal ve kültürel bir amaç için tahsis etmesi olarak anladığımız vakıf kavramına, gelişen süreç içinde artık sivil toplum kuruluşu olma ya da bu kuruluşları destekleme de eklenmiştir. Zaman içindeki değişimle birlikte vakıf kavramına farklı coğrafyalardaki kültürel uygulama zenginlikleri ilave olmuştur.

Vakıflar insanoğlunun en eski kültürel başarılarından biridir. En erken Mısır ve Mezopotamya toplumlarında ve antik Yunan ve Roma’da var olduğu bilinmektedir. Ecdadımızın çeşitli amaçlarla meydana getirdiği adeta medeniyetimizin mührü, Anadolu’nun tapusu hükmünde olan abidevi eserlerimizin korunması, artık sadece kendi kültürümüzün değil, değişen, gelişen ve kaynaşan medeniyetlerin ortak değeridir.

Vakfın tarihi serüveninde, gerek coğrafi büyüklüğü, gerekse gücü ve nüfuzu nedeniyle kurumsallaşmış vakıf kültürünün ülkemizde ve Osmanlı Devleti döneminde zirve dönemini yaşadığı herkes tarafından kabul edilen bir gerçektir. Osmanlı döneminde vakıf konusu öyle ilerlemiştir ki, yoksullara yardım edilmesi, cami, medrese, su kuyusu, hastane, köprü vb. tesislerin inşa edilmesi, hayvanların ve kuşların bakımı, öksüz bebeklere sütanne tutulması ve dini bayramlarda çocuklara hediye almak için dahi vakıflar kuruluyordu. Bu çeşitlilik ve zenginlik, devletin vakıf ile barışık olduğu, kabullendiği ve desteklediği bir ortamda ortaya çıkmıştır. Vakıf kültürünün maddi boyutunun yanında bir de manevi yönü vardır. İnsan verdikçe ve paylaştıkça mutlu olur.

Bu asli amaca uygun yola çıkan Genel Müdürlüğümüz, yurt hizmetlerinden iaşe, ibate hizmetlerine, yılların yorgunluğu ve tabiat şartları yüzünden harap olan veya harap olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunan Vakıf Kültür Varlıklarının onarımı için bu güne kadar çaba sarf etmiş, nerede onarıma ihtiyacı olan bir eser varsa onu ayağa kaldırmayı görev bilir hale gelmiştir. Yüzyıllar önce Osmanlı Devletinde kurumsallaşarak adeta bir medeniyet haline gelmiş vakıf kurumunun bugün bizlere emaneti durumunda olan her bir tarihi vakıf eserimizi korumak, her bir vakıf taşınmazını en iyi şekilde değerlendirmek bizlerin asli görevidir.